Posts Tagged ‘AnjelikaAkbar’

Anjelika Akbar – Raindrops by Anjelika

Nisan 19, 2009

anjelika_akbar_raindrops_album_kapagi

Milliyet Sanat dergisi için yaptığım ve Mart 2009 tarihinde yayınlanan röportajım:

Kazakistan asıllı Türk besteci, piyanist ve yazar, Anjelika Akbar’ın daha bilmediğimiz pek çok yönü var. Enerjisiyle kabına sığmayan, bir koltuğa 10 karpuz sığdırmayı başaran Anjelika Akbar’ın altıncı albümü “Raindrops by Anjelika” piyasaya çıktı. Sanatçıyla albümün adına yakışan bir şekilde bardaktan boşanırcasına yağmur yağan, toprak kokulu bir İstanbul akşamında yeni albümünü konuştuk…

Albümünüzden bahsedebilir misiniz?

Bu albüm fikri hamile olduğum dönemde annelere verdiğim konser sırasında çıktı. Albüm hayatımızdaki koşuşturmada durmamız, yavaşlamamız için bir araç. Ben huzurlu bir insanım, bu albümde biraz olsun durmaya ve yavaşlamaya ihtiyacımızın olduğuna dikkat çekmek istedim. Albümde kalp atışlarımızı bile yavaşlatan eserler var; çalan sanatçılardan enstrümanlara, şarkıların isimlerine her şey için detaylı bir çalışma yaptık. Hangi enstrümanların, hangi notaların insanlara daha çok huzur verdiğini araştırdık. Ülkemizin bulunduğu Akdeniz coğrafyasında insanları etkileyen notaları, bestelerin altyapısında kullanmaya dikkat ettim.

Hangi sanatçılarla çalıştınız albümde?

Bu albümde çok farklı coğrafyalardan farklı enstrümanlara yer verdik. Yinon Muallem (Simbal, Udu, Kanjara), Shankar Bhattacharya (Sarod, Tanpura), Rahşan Apay (Çello), Türkiye’nin ilk kadın neyzeni Burcu Sönmez (Ney), Taner Sayacıoğlu (Kanun), İlyas Seçkin (Vokal), Aslıhan Güngör (Arp) ve Özge Salar (Flüt) gibi sanatçılarla çalıştık. Ben de piyano, maçunga ve Tibet çanağını çaldım. Ancak bu albümde benim için çok önemli iki usta var. Biri usta oyuncu Haluk Bilginer, diğeri ise Hürriyet Gazetesi köşe yazarı Mehmet Y.Yılmaz. Haluk Bilginer ile sözlerini yazdığım albümdeki “Raindrops” adlı besteyi birlikte seslendirdik. Mehmet Y.Yılmaz ile de “Nature and Dance” isimli parçada birlikte dört el piyano çaldık.

aakbar_mehmet_y_yilmaz

Haluk Bilginer ve Mehmet Y.Yılmaz ile nasıl bir araya geldiniz?

Albümde yer alacak ‘Raindrops’ isimli bestemde söz olmasına karar verdiğimde, hem Türkçe hem de Rusça söz yazdım. Bestede yer alacak erkek sesinin bilgelik taşıması ve etkileyici bir tona sahip olması gerektiğini ve en uygun ismin Haluk Bilginer’in olacağına karar verdik. Kendisiyle buluşup projeyi anlattık. Daha sonra besteyi bir CD’de kendisine gönderdim. Defalarca dinledi, sonra şiiri gönderdim, isterse kendi yazdığı dizeleri de kullanabileceğimizi söyledim. Haluk Bilginer benim yazdıklarımı çok beğendiğini, kendisi söz yazmak isteseydim ancak benzer bir şeyler ifade etmek isteyeceğini söyledi. Hürriyet Yazarı Mehmet Y.Yılmaz ile birlikte ‘Nature And Dance’ isimli parçada kendisiyle birlikte dört el olarak çaldık. Mehmet Bey albümün içeriğinde farklı sanatçıların olduğunu görünce kabul etti. Kendisi piyanoyla küçük çalışmaları vardı. Kayıt öncesinde prova yaptık. Mehmet Bey de albüme birkaç yağmur damlası için katkıda bulundu. Benim içinde değişik bir deneyim oldu. Performansı çok iyiydi, sanki hayatı boyunca gazetecilik yapmamış, bir profesyonel müzisyen gibi çaldı.

Hamileliğinizin nasıl bir etkisi oldu albüme?

Büyük etkisi oldu, ister istemez duyularınız derinleşiyor, hassaslaşıyor, piyanoya dokunuşunuz bile değişiyor. Daha yumuşak ve hassas hale geliyor. O esnada yaptığım besteler, doğum yaptıktan sonra stüdyoya girdiğimde çaldığım parçalar olsun, benim özellikle daha sert sayılabilecek Rus ve Barok stilime rağmen, son derece yumuşak dokunuşlarla ortaya çıktı. İçim huzur dolu olduğu için huzur dolu bir albüm yapmak istedim.

Hepimizde yavaşlık ve huzur arayışı var galiba. Bireyler yoğun çalışmadan ötürü sakin bir hayatın özlemini kuruyor, iş hayatı, plazalar…

Çevremdeki kişilerde bu ihtiyacı çok fazla görüyorum. İş hayatında koşturanlar ‘Ben kimim, bunu işi niçin yapıyorum, amacım nedir?’ diye sorgulamadıkları takdirde ileriki yıllarda ciddi psikolojik sorunlar yaşıyor. Bu hızlı hayatın içinde kendi içimize dönmemiz artık şart oldu. Buna en çok yardımcı olacak araç ise müzik. Nerede olursak olalım ihtiyacımız olan sükûnet adacıklarını mutlaka kendimize yaratmamız gerekiyor. Bunu yaratmamız için müzik bir köprü görevi görüyor. Bu albüm insanların kendilerine huzur yaratmaları için müzikal terapidir. Konsere giderken insanlara ‘iyi eğlenceler’ diyorlar. Ben müziği hiç zaman eğlence olarak görmedim. Gerçek müzik ruhsal ve manevi bir yolculuktur benim için.

Albümlerinizin tamamında su teması var. Suyla ilişkiniz nereden geliyor, su size ne ifade ediyor?

Suyla ilişkim küçük yaşlarımda dinlediğim masallarla, efsane ve mitlerle başladı. Bu masallardan şunu öğrendim; iyi niyetle verilen su şifa verir, kötü niyetle verilen su ise kötülüğe sebep olur. Bu konuyla ilgili araştırmalar yaptım. Bedenimizin yüzde 60’ı sudan oluşuyor. Suyu araştıran bilim adamları suyun bir hafızası olduğunu söylüyor. Yağmura gelince yağmurun farklı bir özelliği var, yağmur tüm kültürlerde bereket, sükunet, huzur, yenilenme ve yeniden doğuş anlamına geliyor. Bütün bu kavramların insan hayatında önemli bir yeri var. Bu kavramları müzikle desteklemek istedim. Albümün önemli özelliği ise ilk parçada milyonlarca yağmur damlarından bir kısmına kulağımı verdiğim zaman duyduğum melodiyi bestelemiş olmam. O melodiyi bestenin ana teması olarak kullandım. Ve bu temayı diğer parçaların da alt yapılarına serpiştim.

Ruhani bir arayış içinde misiniz? Bir yolculuk içinde olduğunuzu düşündünüz mü hiç?

Hayatımız hep arayış içinde. Bu tür arayışlar bazen çok moda oluyor, moda olduğu için yapılıyor, Hindistan’a gidenler oluyor. Bu arayışım daha çok küçükken başladı. Babam bir müzisyen ve felsefe profesörüydü. Maneviyat, hayatımda müzik kadar önemli bir yere sahip. Hep iki şeyin altını çiziyorum, müzik benim için amaç değil araçtır. Müziği müzik için yapmıyorum. Müzik büyük bir güç ise bu müzik yeteneği bana verilmişse o zaman ben bu güçlü aracı insanlara gerçek duygularını hatırlatmak için kullanmalıyım. Çünkü hepimiz robotlaştık, çok az kalp kaldı dünyada. Ama insan dediğimiz şey duygu ve akıl birliği ile yaşayan bir varlık.

Çocukluğunuz nasıldı? Özel yetenekli bir çocuk için zor bir dönem miydi?

Müzik benim için çocukluğumda bile nefes almak gibi bir şeydi. Çocukken yaramazlık yaptığımda annem beni cezalandırmak için piyano çalmamı yasaklardı. Plak koleksiyonum vardı. Bütün hayatım müzikti. Konserlere ve bale gösterilere gidiyordum ailemle. Kitaplarım vardı, okumayı çok seviyorum. Müzik dinlerken resim yapıyordum. Böyle müzik, edebiyat, resimle dolu bir çocukluk geçirdim. Hiç uyum sorunu çekmedim, bana ‘melek’ derlerdi. Yuvada çocukları rahatlatmak için piyano çalardım. Son derece zor okullarda okudum. Hocalarımızın hepsi profesördü. Gece gündüz çalışıyorduk inanılmaz bir disiplin vardı. Sınav olduğunda arkadaşlarımın hepsi titrerdi, ben o zor sınavlara girmek için can atardım. Herkes benim bu zor sınavları nasıl geçtiğime inanamıyordu.

Belgesel ve film müziği yapmak istiyor musunuz?

Yaptığım müzik senfonik alt yapısı nedeniyle film müziği ya da benzer yapımlarda kullanılmaya son derece uygun. Zaten hocalarım hep benim müziğimin sinematografik özelliği olduğunu söylerlerdi. Rusya’da ya da Amerika’da yaşayan bir sanatçı olsaydım film müziği yapma konusunda daha çok fırsat sahibi olabilirdim. Türk Sineması ise yeni yeni gelişmeye başladı. Türk filmlerinden de beğendiğim yapımlarda müziğimle bestelerimle yer almayı çok istiyorum. Bu arada yurtdışında bir proje için film müziği yapmak amacıyla bazı görüşmelerimiz devam ediyor. Yakın zamanda yurtdışında bir Hollywood filminde bestelerimin yer alması için yoğun şekilde çalışıyoruz. Oradaki sorun şu: Müzisyenler bu küçük pazarda kendilerine rakip olacak başka müzisyenlerin gelmesini, pazarın bölünmesini istemiyor. O nedenle yabancı birinin Hollywood’ta başarılı olması, kabul görmesi çok zor. Hollywood’ta oyuncu olmak müzisyen olmaktan kolay.

Mutlak kulak nedir?

Mutlak kulak özelliğine sahip olmak, çok özel ve büyük bir yeteneğe sahip olmak demek. Her hangi bir müzik çalarken ben onun hangi notalarla çalındığını bilebiliyorum. Müziğin yapısını görebiliyorum. Bu doğuştan gelen bir yetenek. Bunun besteci olarak inanılmaz avantajları var. Bütün enstrümanları içimde duyabiliyorum uçakta giderken bile bir orkestranın notalarını yazabiliyorum. Mutlak kulak aynı zamanda mükemmel bir hafıza demek. Bilim insanlarının yaptığı araştırmalarda mutlak kulak sahili kişilerde beynin müzikle ilgili bir bölümünün normal kişilerin beyinlere oranla daha büyük olduğu tespit edilmiş. Sadece müzik seslerinin değil ortamda diğer tüm mekanik sesleri de nota olarak algılıyorum. Algım sürekli müzikle notalarla tınlıyor. Ben bu yeteneğimi kontrol etmeyi öğrendiğim için bir avantaj, yoksa bununla yaşamak çok zor. Dünyada Stevie Wonder, Mozart, Bach, Barbara Streisand, Keith Jarret, Nat King Cole, Michael Jackson, Frank Sinatra gibi sanatçıların da aynı yetenekle doğduklarını biliyorum.

Anlaşılmadığınızı, size gereken değerin verilmediğini düşündüğünüz oluyor mu?

Türkiye’de pek çok kişiye bir besteci olduğumu hala anlatamadım. Basında çıkan fotoğraflarda beni piyano başında gördükleri için piyanist olarak akıllarda kalıyorum. Dört yaşımda beste yapmaya başladım, 10 yaşından itibaren bestecilik eğitim aldım. Özellikle müzisyenler arasında bile sadece piyanist olarak anılmak beni biraz rahatsız ediyor.

Yeni projeleriniz neler?

Daha yapmak istediğim çok şey var, yeni projeler, konserler. Yazdığım çocuk kitabının devamını bekliyor okuyucular, Rusya’dan ve Türkiye’den, yazacağıma söz verdim onlara. Bir sonraki albümde senfonik eserlerimin CD’si çıkacak. İki albüm fikri daha var, onun altyapı çalışmalarını araştırmalarını yapıyorum. Hem yurt içinde hem yurtdışında olmak üzere yoğun bir konser programı hazırlığı yapıyoruz. Ayrıca Türkiye ile ilgili kitap yazıyorum. Türkiye’ye adım attığım andan itibaren yaşadıklarımı topluyorum bu kitapta. Türkçeyi nasıl kendi kendime ders almadan öğrendiğimi, anlatacağım. Aralarında komik hikayeler de var.

dsc02726